
BAKANLIK SANATÇI AVINDA


Resmi Web Sitesi




22.02.2014 BİRGÜN HABER
Üç gün süren Kültür Sanat-Sen çalıştayı sona erdi. Çalıştay’da baskıların sürmesi halinde greve gidileceği açıklandı. Çalıştay sonuç bildirgesinde “Sanat kurumlarında esnek, güvencesiz, sendikasız ve angarya çalışma biçimlerine son verilmelidir” sözü yer aldı
Kültür Sanat-Sen’in düzenlediği hükümetin sanat alanında yaptığı müdahaleleri tartıştığı çalıştay sona erdi. Üç gün süren çalıştaydan TÜSAK geri çekilmezse süresiz greve gidileceği kararı alındı. Çalıştay ardından bir sonuç bildirgesi yayınlandı ve bildirgede devletin sanata desteğinin önemi vurgulandı. “Bilim ve sanat özgürdür. Sanatın özgürce üretilmesini sağlamak sosyal devletin temel görevlerinden biridir” denildi. Özellikli sanat kurumlarında yapılacak her türlü mevzuat değişikliklerini iktidarların tepeden inmeci yaklaşımlarıyla değil, en temel biçimde çalışanları temsil eden meslek örgütleri ve konuyla ilgili uzmanların katılımlarıyla gerçekleştirilmesi gerektiği belirtildi.
Çalıştayın bildirgesinden
“Siyasi iktidarların doğrudan sanatı ve kültürü yöneteceği ve sanatın ve kültürün ticarileştirilmesi anlamına gelen hiçbir yasa taslağını kabul etmiyoruz. Ödenekli sanat kurumlarının yasaları korunmalı ve yasaların emrettiği şekilde özel yasa ve tüzükler yapılmalıdır. Kültür ve sanat alanındaki demokratik kitle örgüteri tarafından sanat kurultayı yapılmalıdır. Siyasi iktidarların sanatı tehdit eden hegemonyası ve piyasalaştırılması politikalarına karşı kamuoyunun tepkisi örgütlenmelidir. TÜSAK yasa tasarısı taslağına karşı gerçekleştirilecek eylem ve etkinliklerin takvimi belirlenmelidir. Devlet sanatın nasıl olması gerektiğine müdahale edemez. Sanatın içeriği ve biçimi hiçbir siyasi iktidarın günlük politikalarının konusu yapılamaz. Bakanlıklarda ve yerel yönetimlerde ilgili kuruluş olarak kurulacak yeni kurulacak tüm sanat kurumlarının özerklik prensibinin anayasada açık bir şekilde güvence altına alınmalı ve uygulanmalıdır. Özellikli sanat kurumlarında iş güvencesiz istihdam kabul edilemez. Sanat kurumlarında esnek, güvencesiz, sendikasız ve angarya çalışma biçimlerine son verilmelidir. Bu konuda verilecek mücadele kültür ve sanat içinde verilen mücadelenin ayrılmaz parçasıdır. Sansür ve yasaklamalar asla kabul edilemez. Sansürle mücadele kültür ve sanat emekçilerinin en temel görevidir. Siyasi iktidarların genel ahlak kuraları sanat için bir ölçü olamaz. Özerk sanat konseyinin hazırladığı yasa tasarısı taslağı güncellenmeli ve alternatif olarak değerlendirilmelidir.”
SOL HABER- 22.02.2014
Kültür Sanat-Sen’in düzenlediği kültür ve sanat alanına yapılan müdahalelerin tartışıldığı çalıştay, 3 günün sonunda tamamlandı: “TÜSAK geri çekilmezse, süresiz grev kararı alırız. Bu iktidarı bu yaklaşımla birlikte göndermenin zamanı gelmişti.”
(soL-Kültür) Kültür Sanat-Sen’in çağrısıyla kültür ve sanat emekçileri, bakanlığın TÜSAK yasa tasarısını tartışmak için “Kültür ve Sanata Siyasi ve Ekonomik Müdahalelere Karşı Alternatiflerimiz” başlığı ile üç gün süren çalıştayda bir araya geldi.
29 kurumun katıldığı çalıştayın sonucunda AKP hükümetinin dayattığı yasa tasarısının kabul edilmediği açıklandı, yasa tasarısının geri alınması için eylemliliklerin planlanmasına ve özerk sanat konseyinin hazırladığı yasa tasarısı taslağının güncellenmesi ve alternatif olarak değerlendirilmesine karar verildi.
Sanatçılar ilk gün kendi kurumlarının özel sorunlarını paylaştı ve bir arada olmanın önemi vurgulandı. Çalıştayın ikinci günü ise TÜSAK yasa tasarısı tartışıldı ve ne yapılacağı üzerinde duruldu. Sanatçılardan bir kısmı TÜSAK yasasının hiç tartışılamayacağını, tamamen reddedilmesi gerektiğini, bakanlıkla görüşmeye gidilmemesi gerektiğini ve eylemlilik sürecinin planlanmasını vurgularken; bir kısmı ise TÜSAK yasasının kurulacak komisyon ile değerlendirilerek kendi tasarılarının hazırlanması gerektiğini ve bakanlığa bu tasarıyla gidilmesi gerektiğini öne sürdü. İki gün süren yoğun tartışma ve çalışmaların sonucunda, çalıştayın sonuç deklarasyonu dün okundu.
Opera Solistleri Derneği Genel Başkanı Arda Aktar’ın okuduğu sonuç deklarasyonunda, Türkiye’de kültür ve sanat geleneğini yaratan, Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne bağlı kurumların tüzel kişiliklerinin kaldırılmasına ve bağımsız sanat yapabilme olanaklarının ellerinden alınmasına izin vermeyeceklerinin bir kez daha teyit edildiği söylendi.
Uygar bir ülkede sanat kar ve rant için yapılamayacağı ve devletin sanata desteğinin olması gerektiğini söyleyen Aktar, bilim ve sanatın özgür olduğunu, yapılacak her türlü değişikliğin tepeden inmeci yaklaşımlar ile değil, tüm meslek örgütleri ve konunun uzmanlarının katılımıyla gerçekleşmesi gerektiğini belirtti.
Çalıştayın son gününde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu açılış konuşması yaptı. Üç gün süren çalıştayda konuşmaların ana başlıkları ise TÜSAK ile mücadele edileceği, yasa tasarısına karşı direnileceği ve birlikte hareket edileceği yönündeydi.
Özgür Sanat, Özgür Ülke
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu:
Türkiye çok değişik günlerden geçiyor. Bir taraftan yargı bağımsızlığı hiç olmayacak hale getiriliyor. Diğer yandan mevcut durumu korumaya çalışan ciddi çelişkiler yaşanıyor. Sanatın ve sanatçıların baskıcı iktidarlar tarafından hedef alınmasının iki sebebi var. Sanat özgür olursa toplum özgürleşip hak talep edebilecek düşüncesi, ikincisi bir sanatcının peşinde yeri geldiğince milyonları yürütebilecek olması. Yumruk olduğumuzu düşünmenizi istiyorum. Niye saldırdıklarını o zaman anlayabilir, mücadeleye yürüyebiliriz. Tarihi bir şey yaptık, hep birlikte tarihi bir adım attık. Hukuk ile sanatı birleştirdik. Önümüzdeki hafta alt komisyonlar çalışmaya başlayacak, kanun çalışılacak. önümüze teker teker projeler koyulacak. Tüm Türkiye’ye çoğulculuk ve katılımcılık nedir; biz göstereceğiz.
Kararlı Mücadele, Güçlü Dayanışma
KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul:
AKP hükümeti, yukarıdan devlet eliyle, aşağıdan cemaatler ile ülkeyi yeniden dizayn ediyor. Emek sinemasını yok edelim, AVM yapalım anlayışı var, yeni liberal iktisadi anlayış var.
Toplumun öncü güçlerinin, sanatçıların bu olaydan etkilenmemesi imkansızdı. Başbakan’ın kızının yaşadığı olaydan sonra ‘tiyatroları özleleştireceğim, bize yük oluyor’ dedi.
Gezi Parkı direnişine sanatçılar da öncülük etti. AKM bu süreçte karakol haline geldi. Sanatı özgür olmayan bir ülke yaşamın hiç bir alanında özgürleşemez. Toplumun öncü güçleri olan sanatçılar tek başlarına maddi güç değildir. Ezilenler ve emekçilerle toplumu değiştirme gücüne sahiptir. İkisi buluşursa önlerinde kimse duramaz. Ne AKP ne cemaat ne de başka bir şey. Yan yana bir arada mücadele etmek zorundayız. Sanatın özgürleştiği ve sınırlandırılmadığı bir dünya istiyoruz.
TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu:
Kentler ve kültür sömürü ve yağmanın odağı haline gelmiştir. 1980 sonrası neoliberalizmin saldırı politikaları ile doğa, kentler, yağmaya tabi kalmıştır. Kentsel dönüşüm yasaları, ile yaşam alanlarımıza müdahale edilmiştir. İktidar sınırsız bir yağma yetkisini kavuşmuştur. Yağmanın güvencesi için yeni bir anayasa hazırlıyorlar. Estetiğe ve sanata yapılan baskılar devam etmektedir. AKP’nin kültürel varlıklara, herşeye yaptığı baskıya karşı Gezi süreci sıkıntı yaratmıştır. Diktatör ve sansür yasalarının tarihin çöplüğüne atılacağı inancıyla dayanışma duygularım ile selamlıyorum.
DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu:
AKP iktidarı sermaye ve piyasa ihtiyaçlarını gözardı ederek gerici zihniyeti ile toplumun her kesimine emekçilere ve sanata müdahale ediyor. Sanat ve emek mücadelesinin birleşmesi çok önemli. Doktorların, öğretmenlerin, hukukçuların ve sanatçıların işçi olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Mücadele düzlemini ayrı düşünemeyiz. Gelecek, bu dünyanın tüm değerlerini üretenler tarafından kurulacaktır. DİSK adına sizleri selamlıyorum.
İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal:
Türkiye bugün sivil diktatörlükle yönetiliyor, Yalanlar üzerine kurulmuş bir sistem. Hukuk devletini geçtim, onun daha gerisinde olan kanun devleti olmayı bile geçti. Böylesine bir siyasi atmosferde, hukuksuzluk ve baskılardan sanatın nasibini almaması düşünülemez. TÜSAK akıl dışı bir olay. Kültür sanat bu şekilde sınırlandırılamaz, bakanlık kurulunun inisiyatifine bırakılamaz. Bu akıldışılığı çok akıllı bir şekilde göstermek gerekiyor. Çok somut eleştiriler getirmek gerekiyor. Böylesi bir durumda ilk yapılması gereken şey, çağdaş ülkelerin modellerini de inceleyerek, sağlam bir rapor hazırlamak, hukuki gerekçeleriyle rapor sunmak gerekir. İstanbul Barosu bu anlamda hizmetinizde, yanınızdadır. Bunlar tarihin çöplüğüne atılacaktır. Bütün bu çalışmaların sonucunda raporu ilgilere ve kamuoyuna sunmak gerek. Bu süreçte ve direnişinizde yanınızdayız.
Reddediyoruz, Özgürce Üretiyoruz
Sanatçılar Girişimi-Orhan Aydın:
TÜSAK’ın bir düşmanlık olduğunu söylüyor ve tartışılmaz buluyoruz, tamamen reddediyoruz. Başından beri söylediğimiz bir şey vardı. Kültür ve doğa varlıklarının hepsi kaptırıldı. Toplantı ve gösterilerle bu durumu paylaştık. Geldiğimiz noktada kendimizi sorgulamalıyız, yoğun bir geç kalmışlık var. TÜSAK hiç bir şekilde tartışılamaz, reddiyoruz. Bakanlığın hiç bir çağrısına gidilmemeli.
Yapılması gereken tasarı çalışmasıdır. TOBAV, Özel Sanat Konseyi ve Kültür Sanat-Sen’in yaptığı çalışmaları, akıl birliği ile tasarılaştırıp net bir deklarasyonu, sistemin yürütücülerine, bütün demokratik kitle örgütlerine deklare etmeliyiz. 27 Mart Dünya Tiyatro Gününde AKM polis karakolu olmuştur. Kirliliği reddetmeliyiz.
Bugüne kadar yaşanan sorunları özetleyen ve kültür sanat alanındaki örgütsüzlüğün, saldırılara birlikte cevap üretememenin sonuçlarından bahseden oyuncu-yönetmen Yücel Erten ise konuşmasının devamında anayasal çerçeveden başlayarak, uygar ve çağdaş yasalarla kaynak dağılımını sağlayan özerk bir çatı kurumun oluşturulması, sanat kurum ve kuruluşlarına ayrılacak ödenek ve desteklerin, maddi ve ayni yardımların, çeşitlendirilmesi ve objektif kıstaslara bağlanması, mevcut ve kurulacak sanat kurumlarının her birinin, rasyonel bir yerinden yönetim anlayışı içinde özerk birimlere dönüştürülmesi, yönetim kademelerinin demokratik yöntemlerle belirlenmesi, süreli olması ve pozitif bir yarış atmosferi içinde özgürce üretmelerinin sağlanması gerektiğini söyledi.
“TÜSAK’ı geri çekin”
Kültür Sanat-Sen Başkanı Yavuz Demirkaya:
Önlerine ne çıkarsa bütün sürece müdahale eden bir AKP hükümeti ile karşı karşıyayız. Sanatçıları piyasaya mahkum ederek, sendikadan güvenceden mahrum ediyorlar. Sanatı kontrol etmek istiyorlar, para kazanmak istiyorlar. Başbakanın sanatçısı, yani kralın soytarısını yaratmaya çalışıyorlar. AKP’nin emek mücadelesine karşı yoğun organizasyonun başında taşeronlaştırma geliyor. Genel ahlak kurallarını yansıtmaya çalışıyorlar. Biz o gömleği giymeyecegiz. Bu süreçte taşeoranlaştırma çalışmaları, sendikasızlaştırmayı da getirecek. Emek sinemasında direndik, direneceğiz. Seka’da, Petlas’da aynı şeyi yaptı. ‘Zarar’ dedi, rekabet durumuna getirdi. Kar-zarar güdüsü ile bizim alanlarımıza bakılmasını reddediyoruz. Belediyeler ve AKP arasında sanat politikasında birlik yok, rant açmak var. Arkadaşlarımızı yasa olmadan her yerde görevlendiriyorlar. İlahi okutuyorlar, açılışlara gönderiyorlar, bunlara yasal çerçeve koyup emeklerini sömürüyorlar. Avrupa Belediyeleri ile buradaki belediyeleri kıyaslayacak kadar cahiller. Kütüphaneleri devretmek ve müzeleri devretmek için uğraşıyorlar.
Karşımızda örgütlü bir siyasi iktidar var. O önerileri AKP ile tartışmanın fayda getireceğini sanmıyorum. Sendikanın tek bir hedefi var; TÜSAK’ı geri çekin. Biz o masaya oturursak da ‘TÜSAK’ı geri çek’ diyeceğiz. Sendika olarak da alternatifimiz şu demeyeceğiz. Çekmediği takdirde oturup konuşacak bir şey yok. TÜSAK geri çekilmezse, süresiz grev kararı alırız. Bu iktidarı bu yaklaşımla birlikte göndermenin zamanı gelmişti. Gezi ile bu süreç başlamıştır.
Kültür ve sanat emekçileri iki gün süren bir çalıştayın ardından, kültür ve sanata siyasi ve ekonomik müdahalelere karşı alternatiflerini hazırladı. Kültür Sanat-Sen’in çağrısıyla yapılan çalıştayın son günü sunulan raporda sanat alanından pek çok katılımcının önerileriyle oluşan bir sonuç deklarasyonu açıklandı.
Kültür ve sanat alanında birikmiş sorunları, müdahaleleri masaya yatırıldı. İki gün boyunca kültür ve sanat alanında faaliyette bulunan, içinde Özerk Sanat Konseyi bileşenlerinin de olduğu, dernek, vakıf, meslek örgütü, demokratik kitle örgütü, sendikaların ve bağımsız katılımcıların buluştuğu alternatif bir çözüm programı oluşturuldu.
Açıklanan raporda Kültür Bakanlığının hazırlığını yaptığı antidemokratik Türkiye Sanat Kurumu yasa tasarısına karşı da önemli öneriler yer alıyor.
Raporda, Türkiye’de kültür ve sanat geleneğini yaratan, Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları ve Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğüne bağlı kurumların tüzel kişiliklerinin kaldırılmasına ve bağımsız sanat yapabilme olanaklarının ellerinden alınmasına izin vermeyecekleri açıklandı.
‘Uygar bir ülkede sanat kâr ve rant için yapılamaz, devletin sanata desteği olmazsa olmazdır. Bilim ve sanat özgürdür. Sanatın özgürce üretilmesini sağlamak sosyal devletin temel görevlerinden biridir.’ diyen sanat emekçileri, ödenekli sanat kurumlarında yapılacak her türlü mevzuat değişiklikleri iktidarların tepeden inmeci yaklaşımları ile değil en demokratik biçimde çalışanları temsil eden meslek örgütleri ve konuyla ilgili uzmanların katılımıyla gerçekleştirilmesi gerektiğini savundu.
İKTİDARIN SANATI YÖNETECEĞİ YASALARI KABUL ETMİYORUZ
“Kültür ve sanata siyasi ve ekonomik müdahalelere karşı alternatiflerimiz” başlığını taşıyan raporda yer alan konu başlıkları ise şöyle;
1- Siyasi iktidarların doğrudan sanatı ve kültürü yöneteceği ve sanatın ticarileştirilmesi anlamına gelen hiçbir yasa taslağını kabul etmiyoruz.
2- Ödenekli sanat kurumlarının yasaları korunmalı ve yasalarının emrettiği şekilde özel yasa ve tüzükler yapılmalıdır.
3- Kültür sanat alanındaki demokratik kitle örgütleri tarafından sanat kurultayı yapılmalıdır.
4- Siyasi iktidarların sanat ve kültür alanını tehdit eden hegemonyası ve piyasalaştırma politikalarına karşı kamuoyunun tepkisi örgütlenmelidir.
5- TÜSAK yasa tasarısı taslağına karşı gerçekleştirilecek eylem ve etkinliklerin takvimi belirlenmelidir.
6-Devlet sanatın nasıl olması gerektiğine müdahale edemez. Sanatın içeriği ve biçimi hiçbir siyasi iktidarın günlük politikalarının konusu yapılamaz. Devlet, siyasi iktidarların değişiminden etkilenmeyecek kalıcı yönetim politikası ile sanata özgür ortam yaratmakla yükümlüdür.
7- Sanat ve kültür alanlarına destek; ihale ve rant sürecine dönüştürülmemelidir. Sanat kurum ve kuruluşlarının belirleyeceği objektif kriterlerle destek oranları oluşturulmalıdır.
8- Bakanlıklarda ve yerel yönetimlerde ilgili kuruluş olarak korunacak ve yeni kurulacak tüm sanat kurumlarının özerklik prensibi, Anayasa’da açık biçimde güvence altına alınmalı, uygulanmalıdır.
9- Ödenekli sanat kurumlarında iş güvencesiz istihdam kabul edilemez.
10- Sanat kurumlarında esnek, güvencesiz, sendikasız ve angarya çalışma biçimlerine son verilmelidir. Bu konuda verilecek mücadele, kültür ve sanat için verilen mücadelenin ayrılmaz parçasıdır.
11-Sansür ve yasaklamalar asla kabul edilemez. Sansürle mücadele kültür ve sanat emekçilerinin en temel görevidir.
12- Siyasi iktidarların “genel ahlak kuralları” sanat için bir ölçüt olamaz.
13- Özerk sanat konseyinin hazırladığı yasa tasarısı taslağı güncellenmeli ve alternatif olarak değerlendirilmelidir.
SANATÇILARDAN GREV UYARISI
Kültür Sanat- Sen’in düzenlediği “Kültür ve Sanata Siyasi ve Ekonomik Müdahalelere Karşı Alternatiflerimiz” başlıklı Çalıştayın son oturumu gerçekleşti. Mimar Sinan Üniversitesi Sedat Hakkı Eldem Konferans Salonunda, dün, düzenlenen oturumun öğleden önceki bölümünde ilk olarak Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu konuştu. Feyzioğlu’nun ardından Kültür Sanat Sen Genel Başkanı Yavuz Demirkaya konuştu. AKP İktidarı döneminde sanatın ve sanatçının baskı altına alınmak istendiğini vurgulayan Demirkaya, “Bu nedenle omuz omuza vereceğimiz insanları doğru seçmeliyiz. Çünkü karşımızda güçlü bir iktidar var” dedi. Gezi Parkı eylemlerinin AKP iktidarını sarsan bir direniş olması itibariyle önemli olduğuna vurgu yapan Demirkaya sanata ve sanatçılara yönelik baskılara karşı gerekirse grev yapacaklarını da duyurdu.
‘TOPLUMU ÖZGÜRLEŞTİREN SANATTIR’
KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tonbul da, AKP’nin 11 yıldır Türkiye’yi yukarıdan devlet eliyle aşağıdan ise cemaat gibi yapılanmalarla yeniden dizayn etmeye çalıştığını söyleyerek, “Başbakan yaşamın bütün alanlarını dini referanslara göre belirleme çabası var. Doğaldır ki toplumun öncü gücü olan sanatçıların da bundan payını almaması beklenemezdi” dedi. Sanatı özgür olan bir ülkenin toplumunun da özgür olamayacağını kaydeden Tonbul, emekçilerin ve sanatçıların toplumu değiştirme güçlerini buluşturduğunda bu birlikteliğin önünde hiçbir kuvvetin duramayacağına vurgu yaptı.
Kentlerin, kültür ve sanatın AKP İktidarı döneminde yağma ve talanın hedefi haline geldiğini belirten TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu ise, AKP’nin kültür sanat çevrelerini, kitle örgütlerini devre dışı bırakarak yağma yapmaya çalıştığına dikkat çekti. AKP’nin barınmadan, sağlığa, eğitime, emeğe ve sanata kadar pek çok alanda saldırı yasasını meclisten geçirdiğine vurgu yapan Muhçu, AKP’nin bu saldırıları karşısında GEZİ direnişinin çıktığını kaydetti. DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “Bu kadar müdahaleci bir iktidar varsa bunun karşısında bir direniş de vardır. Gelecek emek tarafından korunacak. Gelecek kadınların, gençlerin, emekçilerin, aydınların ve sanatçıların olacak” dedi. 21 Şubat 2014 – EVRENSEL
Suat İNAL – Evrensel Haber
Ankara
Kültür ve sanat çevrelerince yoğun şekilde eleştirilen Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) tasarısında başbakana da bütçe ayrıldığı ortaya çıktı. Geçtiğimiz hafta Bilgi Üniversitesinde gerçekleştirilen TÜSAK’ın ele alındığı konferansta Kültür ve Turizm Bakanlığı müsteşar yardımcısı tarafından varlığı itiraf edilen tasarının satır aralarında oldukça ilginç detaylar var. Bunlardan biri de tasarı ile kurulması öngörülen kurum bütçesinin bir bölümünün başbakanın inisiyatifine bırakılıyor olması. Üstelik yine AKP Tarafından çıkarılan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun denetiminden kaçırılması dikkat çekiyor.
Tasarısının beşinci bölümündeki ‘Gelirlerin Kullanımı’ başlığında 12’nci maddede yer alan ifadeye göre kurumun toplam gelirinin yüzde 5’ini aşmayacak bölümünün harcanması, muhasebeleştirilmesine yönelik usul ve esaslar tamamen başbakana bırakılıyor. “Kurum faaliyetleri için kullanılacak toplam gelirlerin yüzde beşini aşmamak üzere kurulca belirlenen ve bakan tarafından onaylanan kısımlar Kurum bütçesine gider kaydedilmek suretiyle özel hesaba aktarılır” denilen tasarıda, Bu hesaplardan yapılan harcamaların 5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmayacağı vurgulanıyor. Tasarıda,“Aktarılan tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve alımlarda kullanılacak ihale yöntemlerine ilişkin usul ve esaslar kurulun teklifi bakanın önerisi üzerine başbakan tarafından belirlenir” ifadesine yer veriliyor.
BAŞBAKAN HARCAMASI KANUNDAN KAÇIRILIYOR
Tasarıdaki ifade aynen şöyle: “Kurum faaliyetleri için kullanılacak toplam gelirlerin yüzde beşini aşmamak üzere kurulca belirlenen ve bakan tarafından onaylanan kısımlar kurum bütçesine gider kaydedilmek suretiyle özel hesaba aktarılır. Bu hesaplardan yapılan harcamalar 5018 sayılı Kanun ve 4734 sayılı Kanun hükümlerine tabi değildir. Aktarılan tutarların harcanması, muhasebeleştirilmesi ve alımlarda kullanılacak ihale yöntemlerine ilişkin usul ve esaslar kurulun teklifi bakanın önerisi üzerine başbakan tarafından belirlenir.”
KURULA GENİŞ YETKİ ÖNGÖRÜLÜYOR
Geçtiğimiz hafta Bilgi Üniversitesinde gerçekleştirilen “ Sanatta yeni arayışlar” başlıklı Konferansta, tüm sanat faaliyetlerinin 11 kişilik bir kurula devredilmesini öngören TÜSAK tasarısı yoğun şekilde eleştirilmişti. İlklerinde yaşandığı konferansa Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül’de katılmış tasarıyı tartışmaya açacaklarını duyurmuştu. Salonda bulunan sanatçılar ve emekçiler tarafından yoğun şekilde tepki gösterilen tasarının hazırlanış şekli de protesto edilmişti. Oldukça geniş, muğlak ve sübjektif kararlar alabilmesinin önünü açan yetkilerle donatılması nedeniyle eleştirilen tasarıda 11 kişilik kurulun Bakanlar Kurulu tarafından atanması öngörülüyor.
www.evrensel.net
Eklenme tarihi: 2014-02-07
Son günlerde, 34. İstanbul Film Festivali kapsamında yayınlanacak olan “Bakur” adlı belgeselin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 5224 sayılı Kanuna dayanarak “kayıt-tescil ve eser işletme belgeleri olmadığı” gerekçesiyle sansürlendiği haberi basına yansımıştır. Böylece, her fırsatta sanat ve sanatçılar üzerinde baskısını hissettiren Bakanlık, bu uygulamasıyla bir kez daha kültür sanat politikalarına yönelik sansürcü anlayışını ortaya koymuştur.

Bilinmektedir ki, ticari dolaşıma giren filmlerin kayıt tescil belgesi alması ve sınıflandırılması anlaşılır ve olası bir uygulamadır; ancak festival filmlerinin böyle bir uygulamaya tabi tutulmasının dünyada bir örneği bulunmamaktadır. Hal böyleyken, film festivallerinde gösterilen filmleri kayıt tescil belgesi almaya zorunlu kılmak kabul edilemez çağdışı bir uygulama olup, her gün bir başka şekilde karşımıza çıkan siyasi sansür uygulamalarına yeni bir kılıf uydurma çabasından öteye geçememektedir.
Bu uygulamayla amaç, sadece bir filmin gösterilmesini engellemek değil, denetim üzerinden yaratılan sansürün kurumlarca içselleştirilmesi ve bir nevi oto sansür refleksine dönüşmesidir. Buna benzer uygulamalar, televizyon kanallarındaki sansürlerle her gün karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, bilinmektedir ki, geçen yıllarda mevcut siyasi iktidarın yürürlüğe koymak istediği “TÜSAK” yasası da benzer şekilde sanat kurumlarının özerklik anlayışına darbe vurarak, baskı, denetim ve sansür uygulamalarını arttırmayı amaçlamaktaydı. Yaşanan bu son olayda da, var olan ama genelde uygulanmayan, kontrol edici nitelikteki yasa, festivaller için bir nevi “Demokles’in Kılıcı” gibi öne sürülerek uygulanan sansür ve baskı meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Buradan hareketle, siyasi iktidarın son dönemlerde fütursuzca uyguladığı sansür vakalarını ve özelinde “Bakur” belgeselinin 34. İstanbul Film Festivali’nde gösterimin engellenmesini protesto ediyor ve çağdaş demokrasilerde eşine rastlanılamaz bir uygulama olduğunu düşünüyoruz.