KAZA DEĞİL,KADER DEĞİL;”KATLİAM”

İş cinayetlerinde dünya birinciliğini sürdüren Türkiye’de bu sabah yine bir işçi katliamına uyandık. İnsanlık dışı koşullarda çalışmak zorunda bırakılan ve ancak toplu ölümleriyle kamuoyunun, basının gündemine gelebilen mevsimlik tarım işçileri bildik sebeplerle hayatlarını kaybetmeye devam ediyor.

Bu sabah Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Çökelek köyünden sahur vaktinde balık istifi kamyonet kasasına doldurularak asma yaprağı toplamaya götürülen ve çoğu kadınlardan oluşan tarım işçilerine Gölmarmara ilçesinde süt tankerinin çarpması sonucu 13’ü kadın olmak üzere 15 kişi yaşamını yitirdi, 2 kişi ise  ağır yaralandı. Yetkililer tarafından muhtemelen yine ”Kaza ve Fıtrat ”olarak değerlendirilecek olan  bu  katliamın tesadüf olmadığını çok iyi biliyoruz. Bu katliamın sorumlusu yıllardır uyguladığı neo liberal tarım politikalarıyla köylüleri mülksüzleştirip, yoksullaştırarak, ucuz iş gücü için kullanmak isteyen siyasi iktidardır.

Soruyoruz:

Sürekli yaptığı duble yollarla övünen AKP hükümeti, bölgede yaşayanlar tarafından son 16 ayda 20 kişinin ölümüyle sonuçlanan kazaların yaşandığı ve dar olduğu bilinen bu  yolda sabah vakti günlük 40-50 tl yevmiye ile çalıştırılmak için  kamyonetle tarlaya insan taşırken gerçekleşen bu  katliama nasıl bir açıklama getirecek. Yoksa  kayıt dışı çalışma oranının %80’leri aştığı tarım sektöründe yaşanan bu ölümler de yok sayılarak işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında yapıldığı söylenen  düzenlemelerde sözde ulaştığımız başarılar sıralanarak bu katliamlarda diğerleri gibi  kayıt dışında mı tutulacak.

Soruyoruz: 

Soma’da, Ermenek’teki, Şırnak’taki madenciler,  Adıyaman ve Isparta Yalvaç’taki mevsimlik tarım işçileri, Mecidiyeköydeki inşaat işçilerinin hangisi kendi hatası yüzünden öldü? Biz işte bu olgulara bakarak diyoruz ki: İş kazası yoktur, iş cinayeti vardır.

Tarım sektöründe 19.yy kölelik koşullarının en ağır bedelini kadınlar ödemektedir. Kadınlar  son derece ilkel  taşıma ve barınma koşullarında  tarım işinde çalışan, aşırı çalışma nedeniyle sağlıklarını en çok yitiren, iş kazalarına en çok uğrayan, hiçbir sosyal güvencesi olmaksızın, çok düşük ücretlerle uzun süreli çalışmaya zorlanan ve sosyalleşme olanakları bakımından en kötü durumdaki işçilerdir.

Artık yeter!!! Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok!!!

Her gün en az beş kadının erkek şiddetiyle öldürüldüğü, kendini korumak için tecavüzcüsünü öldürenlerin ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanmak istendiği, kadın katillerinin ise haksız tahrik indirimleriyle ödüllendirildikleri yargı sistemi: “Her yıl yüzlerce ölümün yaşandığı iş cinayetlerinde sermayeden, patronlardan ve siyasi sorumlulardan yana kararlar vermektedir.”

İnsanlık dışı modern kölelik sistemine, emek ve kadın düşmanı politikalara, ölü bedenlerimiz üzerinden  yürütülen kar hırsına, bize dayatılan  yoksulluğa, işsizliğe  ve kader denilen iş cinayetlerine karşı derhal acil önlemler alınmalı, bütün gerekli yasal değişiklikler  ve önlemler   yeni meclisin  ana gündemi  olmalı ve sorumlular hakkında gerekli cezalar verilmelidir.

KESK olarak emek alanında yaşanan her ölümün değerlerimizi bizden almak için erkek, devlet ve sermaye işbirliğinde gerçekleştiğini biliyoruz. Vahşi sömürü düzeni sonucu can vermiş tüm işçilerin ailesine başsağlığı, yaralı olan işçi kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz. Herkesi yaşanan katliama karşı sesini ve mücadeleyi yükseltmeye  çağırıyoruz!

Kadın Sekreterliği

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

8 Mart 1857’de Newyork’lu kadın dokuma işçilerinin sömürüye, eşitsizliğe ve haksızlığa karşı başlattıkları başkaldırının ateşi bugün tüm dünyada emekçi kadınların mücadelesine ışık tutmaya devam ediyor!

Kültür Sanat-Sen olarak tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor, bu kısa bültende Türkiye’de kadının sosyal ve ekonomik konumuna dair kısa ve çarpıcı bilgileri sizlerle paylaşmak istiyoruz…

Bülten ekte sunulmuştur. İyi okumalar…

KADINA YÖNELİK ŞİDDETE SON…

Kadına Yönelik şiddeti diğer şiddet türlerinden ayıran önemli özellik sistematik olmasından gelmektedir. Kadın şiddete her an ve her yerde maruz kalabilmektedir. Kadına yönelik şiddetin temelinde ataerkil sistem ve cinsiyet ayrımcı politikalar bulunmaktadır.
Ailenin korunması yasası kadına yönelik işlenen suçların önüne geçemez. Kadın ve Sosyal Politikalar Bakanlığının adının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilmesi politik bir tercihtir. Bu tercihler cinsiyet ayrımcı politikaların tezahürüdür. Kadına yönelik şiddeti aile içine hapsetmek, genelleştirmek, durumun özünü değiştirdiği gibi önleyicide olamamaktadır.
Her geçen gün bu yasaların önleyici olmadığını maalesef bedeller ödeyerek öğreniyoruz. Son olarak TRT Sanatçısı Hatice Kaçmaz hayattan kopartıldı. 
İnsanın en değerli hakkı olan yaşam hakkına kast edilmesinin adeta özendirildiği, katillerin TV Programlarına konuk edildiği, caydırıcı cezaların verilmediği, kamusal alanda kadın emekçilerine uygulanan mobbing ile her türlü şiddet uygulamasının gelmiş olduğu nokta maalesef ki canımıza kast eden yerdedir.
Yaşanan bu olayı kınıyor, sorumlularının en ağız cezalara çarptırılmasını talep ediyoruz.