Anket Çalışması

Kültür ve Turizm Bakanlığında örgütlü olan Kültür Sanat-Sen, kadın emekçilerle anket çalışması gerçekleştirdi. İş yerinde ayrımcılık ve mobbing kadınlar en çok dile getirdiği sorunlar oldu.

Kültür Sanat-Sen’in, örgütlü olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığında yaptığı araştırmada, iş yerlerinde “ayrımcılık” gibi sorunlar kadınlar tarafından daha fazla dile getirildi. Araştırmada mobbing sorunu yaşadığını düşünenlerin yüzde 80’nin kadın olması, Bakanlıkta erkeklere oranla daha az kadının istihdam edilmesi önemli sorunlar olarak ortaya çıktı.

KESK’e bağlı Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat-Sen) kadın çalışanların çalışma yaşamındaki sıkıntılarını tespit etmek ve kadın istihdamını araştırmak amacıyla anket ve araştırma çalışması gerçekleştirdi. Kültür Sanat-Sen Genel Kadın Sekreteri Özlem Toprak Cihan tarafından raporlaştırılan araştırma, yüzde 35’i kadın olan Kültür ve Turzim Bakanlığında 37 farklı ilden 162 erkek ve 260 kadın toplam 422 kamu emekçisi ile gerçekleştirildi.

‘SENDİKALAR İLGİSİZ, HAKLARIMIZI YETERİNCE SAVUNMUYOR’

Ankete katılım sağlayan 82 kişinin sendikal üyeliklerinin bulunmadığı araştırmada, üye olmayan katılımcıların üye olmama gerekçelerini şu şekilde ortaya çıktı: “Sendikaların tarafsız olmadığı düşüncesi, duyarsız ve ilgisiz olunduğu, bilgilendirilme eksikliği, üye olduğu sendikadan kaynaklı tayin aşamasında problem çıkması, sendikaların samimi bulunmaması, iş ile siyasetin birbirine karıştırılması, özlük haklarının yeterince savunulmadığı düşüncesi, kişileri sendikaların iyi temsil etmediği düşüncesi, işveren esaslı çalışılmaların yapıldığı ve haklarımızın korunmadığı düşüncesi, korku, aday memurluk ve sözleşmeli statüsünde sendikal hakkın olmaması”.

‘SENDİKALAR KADIN SORUNLARIYLA İLGİLENMİYOR, YETERLİ KADIN YÖNETİCİ YOK’

Sendika yöneticiliğinde kadınlara daha az imkan sağlandığı ya da kadınların daha az tercih etmiş olduğunun ortaya çıktığı araştırmada, sendikal faaliyetlere katılımda iş yükünün kadınlar üzerinde daha fazla olduğu görülmekte. Araştırmada, sendikal üyeliğin kariyer yükselmesinde engel teşkil ettiğini düşünenlerin çoğunluğunu ise yüzde 56 ile erkekler oluşturdu.

“Sendikanızın kadın sorunlarıyla ilgili yeterince çalışma yürüttüğünü düşünüyor musunuz?” sorusuna 260 kadın kamu emekçisinden sadece 51 kadın olumlu yanıt verirken, 127 kadın yeterince çalışma yürütmediğini, 22 kadın ise bu konuda fikrinin olmadığını belirtti. Ankete katılan kadınların yüzde 59’u sendikalarda kadın yönetici sayısının yeterli olmadığı görüşünü taşırken, ilgisizlikten şikayetçi olan ve yönetici sayısını düşük bulan kadınların yönetici olmak istemedikleri de ortaya çıktı. Ankete katılan 260 kadından 161’i yani yüzde 62’si sendika yöneticisi olmak istemezken, “Sendika yöneticisi olmak ister misiniz” sorusuna sadece 23 kadın yani yüzde 9’u “Evet” cevabını verdi.

‘İŞ YERLERİNDE DE YETERLİ KADIN YÖNETİCİ YOK’

Katılımcılara kendi kurumunda kadın yönetici sayısına ilişkin görüşleri sorulduğunda ise sendika üyesi olan erkeklerin yüzde 40’ı, kadınların ise yüzde 60’ı kadın yönetici sayısını yeterli bulmadığını belirtirken, bu oran herhangi bir sendikaya üye olmayan kadınlarda yüzde 81 olarak araştırma sonuçlarına yansıdı.

‘KADINLAR KAMUDA AYRIMCILIĞA MARUZ KALIYOR’

“Kamuda çalışan kadınlar ayrımcılığa maruz kalıyor mu?” sorusuna kadınların yüzde 63’ü, erkeklerin ise yüzde 53’ü “Evet” cevabını verdiği araştırmada, “Ayrımcılık var” diyenlerin yüzde 66’sını kadınlar oluşturdu. Kamu çalışanlarının en önemli sorunlarına ilişkin birden fazla cevabın işaretlenebildiği soruda katılımcıların yüzde 59’u (yüzde 55’i kadınlar) “Ücret yetersizliği”, yüzde 47’si (Yüzde 43’ü kadın) “Liyakatsiz yöneticilerle çalışma”, yüzde 47’si (yüzde 45’i kadın) “Kariyer ve Liyakatta Kayırmacılık”, yüzde 30’u (yüzde 68’i kadın) “Mobinge Maruz Kalma”, yüzde 24’ü (yüzde 75’i kadın) “Ebeveyn olma durumunda yakın ve güvenilir kreş” cevabını verdi.

‘KREŞ VE AYRIMCILIK’ SORUNLARINI KADINLAR DİLLENDİRİYOR

Katılımcılar işyerlerinde kendi yaşadıkları en önemli sorunları ise mobbing, haksız atama ve tayinler, ücret adaletsizliği ve amirlerle yaşanan sorunlar olarak belirtti. Kreş ve kadına yönelik ayrımcılık gibi sorunların sadece kadınlar tarafından dile getirildiği görülürken, mobbing sorunu yaşadığını düşünenlerin de yüzde 80’ini kadınlar oluşturdu.

‘DAHA FAZLA KADININ KATILIMI SAĞLANMALI’

Kültür Sanat-Sen açısından ise kadın-erkek üye (E yüzde 56, K yüzde 44) ve yönetici sayısı (E yüzde 60, K yüzde 40) yakın oranlarda olsa da araştırma sonuçlarında, sendikaların kadın sorunlarıyla yeterince ilgilenilmediğini düşünen kadın sayısı oranının da azımsanmayacak kadar fazla olduğu ve yönetici sayısının yeterli olmadığını düşünen kadın sayısının da göz ardı edilmemesi gerektiği belirtilerek bu alanda eksikliklerin giderilmesi, daha fazla kadının katılımını sağlamak için çalışmalar yapılması gerektiğine dikkat çekildi.

KÜLTÜR SANAT-SEN KADIN ANKET ÇALIŞMASI HABER…

Kültür ve Turizm Bakanlığında kadın çalışanların daha çok ayrımcılığa maruz kalıyor

Derya KAYA // Ankara

11 Nisan 2019 10:00

Kültür ve Turizm Bakanlığında örgütlü olan Kültür Sanat-Sen, kadın emekçilerle anket çalışması gerçekleştirdi. İş yerinde ayrımcılık ve mobbing kadınlar en çok dile getirdiği sorunlar oldu.

Kültür Sanat-Sen’in, örgütlü olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığında yaptığı araştırmada, iş yerlerinde “ayrımcılık” gibi sorunlar kadınlar tarafından daha fazla dile getirildi. Araştırmada mobbing sorunu yaşadığını düşünenlerin yüzde 80’nin kadın olması, Bakanlıkta erkeklere oranla daha az kadının istihdam edilmesi önemli sorunlar olarak ortaya çıktı.

KESK’e bağlı Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat-Sen) kadın çalışanların çalışma yaşamındaki sıkıntılarını tespit etmek ve kadın istihdamını araştırmak amacıyla anket ve araştırma çalışması gerçekleştirdi. Kültür Sanat-Sen Genel Kadın Sekreteri Özlem Toprak Cihan tarafından raporlaştırılan araştırma, yüzde 35’i kadın olan Kültür ve Turzim Bakanlığında 37 farklı ilden 162 erkek ve 260 kadın toplam 422 kamu emekçisi ile gerçekleştirildi.

‘SENDİKALAR İLGİSİZ, HAKLARIMIZI YETERİNCE SAVUNMUYOR’

Ankete katılım sağlayan 82 kişinin sendikal üyeliklerinin bulunmadığı araştırmada, üye olmayan katılımcıların üye olmama gerekçelerini şu şekilde ortaya çıktı: “Sendikaların tarafsız olmadığı düşüncesi, duyarsız ve ilgisiz olunduğu, bilgilendirilme eksikliği, üye olduğu sendikadan kaynaklı tayin aşamasında problem çıkması, sendikaların samimi bulunmaması, iş ile siyasetin birbirine karıştırılması, özlük haklarının yeterince savunulmadığı düşüncesi, kişileri sendikaların iyi temsil etmediği düşüncesi, işveren esaslı çalışılmaların yapıldığı ve haklarımızın korunmadığı düşüncesi, korku, aday memurluk ve sözleşmeli statüsünde sendikal hakkın olmaması”.

‘SENDİKALAR KADIN SORUNLARIYLA İLGİLENMİYOR, YETERLİ KADIN YÖNETİCİ YOK’

Sendika yöneticiliğinde kadınlara daha az imkan sağlandığı ya da kadınların daha az tercih etmiş olduğunun ortaya çıktığı araştırmada, sendikal faaliyetlere katılımda iş yükünün kadınlar üzerinde daha fazla olduğu görülmekte. Araştırmada, sendikal üyeliğin kariyer yükselmesinde engel teşkil ettiğini düşünenlerin çoğunluğunu ise yüzde 56 ile erkekler oluşturdu.

“Sendikanızın kadın sorunlarıyla ilgili yeterince çalışma yürüttüğünü düşünüyor musunuz?” sorusuna 260 kadın kamu emekçisinden sadece 51 kadın olumlu yanıt verirken, 127 kadın yeterince çalışma yürütmediğini, 22 kadın ise bu konuda fikrinin olmadığını belirtti. Ankete katılan kadınların yüzde 59’u sendikalarda kadın yönetici sayısının yeterli olmadığı görüşünü taşırken, ilgisizlikten şikayetçi olan ve yönetici sayısını düşük bulan kadınların yönetici olmak istemedikleri de ortaya çıktı. Ankete katılan 260 kadından 161’i yani yüzde 62’si sendika yöneticisi olmak istemezken, “Sendika yöneticisi olmak ister misiniz” sorusuna sadece 23 kadın yani yüzde 9’u “Evet” cevabını verdi.

‘İŞ YERLERİNDE DE YETERLİ KADIN YÖNETİCİ YOK’

Katılımcılara kendi kurumunda kadın yönetici sayısına ilişkin görüşleri sorulduğunda ise sendika üyesi olan erkeklerin yüzde 40’ı, kadınların ise yüzde 60’ı kadın yönetici sayısını yeterli bulmadığını belirtirken, bu oran herhangi bir sendikaya üye olmayan kadınlarda yüzde 81 olarak araştırma sonuçlarına yansıdı.

‘KADINLAR KAMUDA AYRIMCILIĞA MARUZ KALIYOR’

“Kamuda çalışan kadınlar ayrımcılığa maruz kalıyor mu?” sorusuna kadınların yüzde 63’ü, erkeklerin ise yüzde 53’ü “Evet” cevabını verdiği araştırmada, “Ayrımcılık var” diyenlerin yüzde 66’sını kadınlar oluşturdu. Kamu çalışanlarının en önemli sorunlarına ilişkin birden fazla cevabın işaretlenebildiği soruda katılımcıların yüzde 59’u (yüzde 55’i kadınlar) “Ücret yetersizliği”, yüzde 47’si (Yüzde 43’ü kadın) “Liyakatsiz yöneticilerle çalışma”, yüzde 47’si (yüzde 45’i kadın) “Kariyer ve Liyakatta Kayırmacılık”, yüzde 30’u (yüzde 68’i kadın) “Mobinge Maruz Kalma”, yüzde 24’ü (yüzde 75’i kadın) “Ebeveyn olma durumunda yakın ve güvenilir kreş” cevabını verdi.

‘KREŞ VE AYRIMCILIK’ SORUNLARINI KADINLAR DİLLENDİRİYOR

Katılımcılar işyerlerinde kendi yaşadıkları en önemli sorunları ise mobbing, haksız atama ve tayinler, ücret adaletsizliği ve amirlerle yaşanan sorunlar olarak belirtti. Kreş ve kadına yönelik ayrımcılık gibi sorunların sadece kadınlar tarafından dile getirildiği görülürken, mobbing sorunu yaşadığını düşünenlerin de yüzde 80’ini kadınlar oluşturdu.

‘DAHA FAZLA KADININ KATILIMI SAĞLANMALI’

Kültür Sanat-Sen açısından ise kadın-erkek üye (E yüzde 56, K yüzde 44) ve yönetici sayısı (E yüzde 60, K yüzde 40) yakın oranlarda olsa da araştırma sonuçlarında, sendikaların kadın sorunlarıyla yeterince ilgilenilmediğini düşünen kadın sayısı oranının da azımsanmayacak kadar fazla olduğu ve yönetici sayısının yeterli olmadığını düşünen kadın sayısının da göz ardı edilmemesi gerektiği belirtilerek bu alanda eksikliklerin giderilmesi, daha fazla kadının katılımını sağlamak için çalışmalar yapılması gerektiğine dikkat çekildi.

KADIN EMEKÇİLERİN İSTİHDAMI İLE İLGİLİ ARAŞTIRMA

Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Araştırması aşağıdaki Linkteki anket Kültür sanat Sen tarafından kadın kamu emekçilerinin çalışma koşulları, üyelerin bölgelere göre dağılımı, sorunlara dair görüşleri, mesleklere göre üyelik dağılımı vb. sonuçların derlenmesi ve rapor halinde sunulması amaçlanmaktadır. Araştırmanın doğru sonuçlar verebilmesi için her emekçi sadece bir defa doldurması rica olunur.

Sorularınız için irtibat

Tel No: 0533 662 51 52

E mail: ozlem.tprk@gmail.com

Özlem Toprak CİHAN

Yanıt verdiğiniz için teşekkür ederiz.

NOT:Aşağıdaki lik arcılığı ile araştırmamıza katılabilirsiniz..

https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSfe5rkBJAIJokp56SrpGYhy2Mr4_gtCy6MCu9fC63rEa_L6iQ/viewform

8 MART KADINLARIN ULUSLARARASI BİRLİK, MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ

Gücümüz, Gururumuz, Umudumuz: Kadınlarımız!

“Ve kadınlar

bizim kadınlarımız;

korkunç ve mübarek elleri

ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle

anamız, avradımız, yarimiz

ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen

ve sofradaki yeri

öküzümüzden sonra gelen

ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız

ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki

ve karasabana koşulan ve ağıllarda

ışıltısında yere saplı bıçakların

oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan

kadınlar

bizim kadınlarımız…” diye anlatır onları Nazım Hikmet!

Üzerinden 40 sene geçer, değişir nesiller; değişmez kadının gerçeği, hatta artar mağduriyeti. Giyiminden, doğum yapma yöntemine, çocuk sayısına kadar yaşamına müdahale edilir. Tecavüzcüsü korunur, tecavüz ve şiddet kadının fıtratı haline getirilir.

“Cezalandırılması” din adamlarınca erkeklere hak olarak sunulur.

Kadın cinayetleri “iyi hal” garabetiyle hani neredeyse özendirilir

Daha az ücret, daha güdük sosyal haklarla emeği sömürülür, hayatına ipotek konur

Cinsiyet ayrımcılığıyla her alanda ikinci sınıf İnsan muamelesi görür

OHAL’den güç alan bir adaletsizlik sarmalında var olma mücadelesi içindedir, kadın.

Bizim kadınlarımız!

Öyleyse 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, ülkemizin, kültür ve sanatın İçine itildiği karanlığı aydınlanması için birlik, dayanışma ve mücadele azminin yemin günü olsun!

Eşitlikçi, özgür ve demokratik bir Türkiye için…

Gücümüz

Gururumuz

Umudumuz

Kadınlarımız!

”YARIM AKLINIZA” BİAT ETMEYECEĞİZ!

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini meşrulaştırma aracı olarak bizzat  AKP tarafından kurulan  KADEM’in (Kadın ve Demokrasi Derneği) yeni hizmet binası açılışında konuşan Cumhurbaşkanı ”Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın, aslında kadınlığını inkâr ediyor demektir. Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, özgünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır. Anneliği reddetmek insanın yarısından vazgeçmektir. İnsanlığın yarısını oluşturan kadın, anneliğiyle, evinin ve çocuklarının üzerindeki etkinliğiyle, zarafetiyle, estetiğiyle, içgüdüleriyle, sahip olduğu farklılıklarla kadındır. Bu gerçeği bir kenara bırakıp erkekle kadını birbirlerine hasım olarak gören anlayışı kesinlikle reddediyoruz. Velhasıl, iş hayatının anneliğin alternatifi haline getirilmesini kesinlikle kabul etmiyorum. Daha geniş tutuyorum. İnsanlıktan vazgeçmektir.” diyerek cinsiyetçilikte sınır tanımadığını bir kez daha gösterdi.

Hiç şaşırmadık…! Erdoğan’ın bu sözleri, erkek egemen ataerkil sistemin AKP iktidarının ayrımcı politikalarıyla güçlendiği son yıllarda sık sık karşılaştığımız cinsiyetçi  söylemin bir  üst boyuta taşınmış halidir. Yıllardır her fırsatta kadın-erkek eşitliğini  fıtrata ters olarak niteleyen, doğum kontrolünü ihanetle açıklayan ve en az üç çocuk  doğurun buyruklarıyla , kadınların  yaşamına dair  söz söylemekte beis görmeyen Cumhurbaşkanı, cinsiyetçi dilin sınırlarını dahi zorlayarak   anne olmayı tercih etmeyen kadınları ” insanlıktan vazgeçen” olarak  niteleyebilmektedir.

AKP ve Saray işbirliğiyle oluşturulmak istenen yeni toplumsal yapıya  uygun bir cinsiyet rejiminin yansıması olarak değerlendirebileceğimiz bu sözler salt bir kişinin tasarrufundan  ibaret değildir.Nitekim iktidarda olduğu 14 yıl boyunca AKP hükümetleri çalışma yaşamı başta olmak üzere kadının toplumsal yaşamın dışında bırakmak için pek çok yasal düzenlemeye imza  atmıştır.Kadınların annelik kimliği gerekçe gösterilerek esnek ve güvencesiz çalışma biçimi  yaygınlaştırılmış, evliliği ve çocuk doğurmayı teşvik eden destek paketleri çıkarılmış, yasal olarak olmasa da  kürtajın önüne  fiili engeller çıkarılmıştır. Sürekli olarak ”Türkiye yaşlanıyor” söylemiyle güçlü ülke olma koşulunun  kadınların daha çok sayıda çocuk doğurmasından geçtiği algısı  militarist dille desteklenerek kadın bedeni denetim altında tutulmak istenmiştir.

Otoriter  ve totaliter bir yeni rejimin inşa edildiği, yasama , yürütme ve yargı erklerinin tek bir kişide toplandığı ve fiili başkanlık sistemine geçişin sağlanmaya  çalışıldığı son süreçte ise tek adam  rejimine uygun olarak kadın kimliği tanımı da bizzat  Erdoğan  tarafından belirlenmek istenmektedir. Bize bahşedilen toplumsal normlara  uygun olarak bir yandan ev işlerini aksatmadan çalışma hayatında esnek ve kuralsız olarak sermayeye hizmet etmemiz beklenirken, diğer yandan da “kutsal annelik” rolünün gereği olarak sermayeyi ve devleti büyüten aile kurumunun güçlenmesi için en az üç çocuk doğurmamız buyur ediliyor.

Bizleri tekçi anlayışla  ”Saf Türk, müslüman ve  anne” olarak tek bir kimliğe sıkıştırmak isteyenlere itiraz ediyoruz. Biat etmeyi kabul etmiyoruz. Kadınlar üzerinde kurulmak istenen eril tahakküme, eril dile, eril siyasete  ve eril yasalara karşı KESK’li kadınlar olarak mücadele etmeye devam edeceğiz.Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz bizimdir.

KESK Kadın Sekreterliği