Sansür ve yasaklama politikalarına son verilmelidir! Son yıllarda örgütlenme ve düşünceyi ifade özgürlüğü başta olmak üzere, basım-yayın ve sanat alanında çok sayıda sansür uygulaması yaşanmıştır. Son bir hafta içinde yaşanan gelişmeler, iktidarın sansürcü ve yasaklayıcı yönünü bir kez daha karşımıza çıkarmıştır. Önce Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda okutulan 10. sınıfa yönelik edebiyat kitabında Yunus Emre’nin “Aşkın Aldı Benden Beni Bana Seni Gerek Seni” isimli şiirinden bir dörtlüğün Talim Terbiye Kurulu tarafından “sakıncalı” bulunarak resmen sansür ettiği ortaya çıkmıştır. Ardından Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde başlayan “Artnüyet” başlıklı sergiyi 17 Aralık 2012 Pazartesi günü öğle saatlerinde sergiyi gezmeye gelen ziyaretçiler nü resimlerin yerde ve ters çevrilmiş olduğunu görmüşlerdir. Galeri yetkilisine bu uygulamanın nedenini sorulduğunda yetkili, “yukarıdan gelen bir telefonla” resimleri indirmek zorunda kaldığını söylemiştir. Bu iki olay, Türkiye’nin 21. yüzyılda nasıl bir zihniyet ile yönetildiğinin görülmesi açısından dikkat çekicidir. Yaptıkları her icraat ile öncelikle kendisi gibi düşünmeyenleri yok sayanlar, nü tabloları müstehcen bulup duvardan indirip ters çeviren, Yunus Emre gibi büyük bir kültür değerinin sözlerini bile sansürleyenler bu cesareti nereden ve kimden almaktadırlar? Ömer Hayyam’ın rubaisini Twitter’da paylaşan Fazıl Say’ın “dine hakaretten” yargılanması, Yazar İskender Pala, Neşet Ertaş’ın türkülerinin bir kısmında ‘müstehcenlik’ unsurları yer aldığı iddiasıyla o türkülere yasak getirilmesini istemesi, Yunus Emre’ye okul kitaplarında sansür uygulanması, nü resimlerde bile müstehcenlik unsuru bulunması neresinden bakılsa akıl ve mantık sınırlarını aşırı zorlayan uygulamalar olarak karşımıza çıkmaktadır. AKP iktidarının günümüze kadar gösterdiği, ancak son yıllarda daha da belirginleşen sansürcü pratiği, yasakçılığıyla ünlü II. Abdülhamit ve onun “istibdat devri”ni bile gölgede bırakmıştır. Gazetelerde çıkan karikatürlere, eleştiri yazılarına, tiyatro oyunlarına bile tahammül edemeyerek tazminat davası açan bir zihniyetin, ders kitaplarında Yunus Emre’yi ve resimleri sansürlemesi, AKP iktidarının II. Abdülhamid dönemini bile geride bırakan bir baskı düzeni oluşturmaya çalıştığını göstermektedir. Son dönemde belirgin bir şekilde artan baskılara, sansür uygulamalarına artık son verilmeli, başta örgütlenme ve düşünceyi ifade özgürlüğü olmak üzere, sanata ve sanatçılarımıza yönelik her türlü baskıya ve yasakçı müdahaleye derhal son verilmelidir.
